Osmanlı Tarihi'nde İsyanlar

Babıali Baskını

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından 23 Ocak 1913 günü düzenlenen hükümet darbesi.

Arnavutluk'ta çıkan isyan bastırılırken İttihatçılara muhalif Halaskar Zabitan grubu dağa çıktı. Bu kesimin İstanbul'daki yandaşları hükümete verdikleri muhtırada meclisin dağılmasını, Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa başkanlığında yeni bir hükümet kurulmasını istediler. İttihatçılar boyun eğdi. Gazi Ahmet Muhtar Paşa başkanlığında yeni bir kabine kuruldu (22 Temmuz 1912); ancak güvenoyu alamadı. Sadrazamın isteği üzerine padişah meclisi fesh etti.

O sırada Balkan Savaşı başlamıştı (8 Ekim 1912).Siyasi istikrarsızlığın hüküm sürdüğü bir dönemde ordu savaşa hazır değildi. Rumeli'nin büyük bir kesimi Osmanlı Devleti'nin elinden çıktı. Alınan yenilgiler Gazi Ahmet Muhtar Paşa'yı istifaya zorladı. Bunun üzerine Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa kabinesi kuruldu (29 Ekim 1912).

Bulgar ordusu Trakya'da ilerleyerek, Çatalca önlerine vardı. Osmanlı ordusunda şiddetli bir kolera salgının başlaması ve Rumeli'den kaçan binlerce göçmenin İstanbul sokaklarında sersefil bir duruma düşmesi, her gün açlıktan ve hastalıktan birçok insanın ölmesine neden oluyordu.

Osmanlı hükümeti Balkan devletleriyle Londra'da masaya oturdu. 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nın 23. maddesini öne süren büyük devletler, bir Osmanlı eyaleti olan Bulgaristan'ın işlerine açıktan açığa karışmayı hak görüyorlardı. Büyük devletler Babıali'ye bir nota vererek Edirne'nin Bulgaristan'a ve Ege adalarının kendilerine bırakılmasını istediler. Dolmabahçe Sarayı'nda toplanan ve ileri gelen devlet adamlarının katıldığı Şura-yı Umumi durumu görüştü. Balkan Savaşı'nın ilk evresinde alınan yenilgiler ertesi Kamil Paşa hükümeti Londra Konferansı'nda önerilen Midye-Enez sınırını kabule yanaşıyordu. Osmanlı ordusunun Lüleburgaz ve Kırklareli'nde de yenilişi hükümeti büsbütün çıkmaza sokmuştu.

Bu sırada İttihatçılar iktidarı tekrar ele geçirmek için harekete geçtiler. Balkan Savaşı'ndaki yenilgileri ve Edirne'nin Bulgaristan'a terk edilişini fırsat bilerek hükümete karşı darbe planladılar. Baskın cemiyet merkezinde hazırlandı. Enver Paşa, Talat Paşa, Filibeli Hilmi, Sapancalı Hakkı, Mithat Şükrü Bleda, Yakub Cemil, Mustafa Necip, Kara Kemal, İzmitli Mümtaz, Silahçı Tahsin, Samuel Israel ve Ömer Naci baskını düzenleyen önde gelen kişilerdi.

23 Ocak 1913 günü Enver Paşa ve İttihatçı fedailerden Yakub Cemil'in başı çektiği grup, cemiyetin Nuruosmaniye'deki merkezinden ata binerek Babıali'ye yöneldi. Bu arada Talat Paşa da bir grup ittihatçıyla Babıali'ye gitmişti. Ayrıca Babıali binası civarındaki önemli noktalara altmış kadar İttihatçı yerleştirilmişti. Yol boyunca toplanan halkın da katılımyla ellerinde bayraklarla tekbir getiren kalabalık Babıali'ye vardı.

Kabine toplantı halindeyken Enver Paşa ve yanındakiler Babıali'ye girdiler. Sadaret (Başbakanlık) yaveri Ohrili Nafiz Bey müdahale etmek istediyse de öldürüldü. Harbiye nazırının yaveri Kıbrıslızade Tevfik Bey de vuruldu. Bu arada Tevfik Bey'in tabancasından çıkan kurşunla ittihatçılardan Mustafa Necip öldü. Vurulanlar arasında kapıyı bekleyen polis komiseri Celal Bey'de vardı. Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa gürültü üzerine kabine toplantısından balkona çıkıp baskıncılara karşı direnip ne oluyor demeye kalmadan Yakub Cemil tarafından alnından vuruldu. Silah sesleri üzerine kabine üyeleri dağılmıştı.Enver Paşa Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa'nın makamına girerek sert bir ifadeyle milletin kendisini istemediğini ve istifa etmesini bildirdi. Kamil Paşa asker tarafından gelen teklif üzerine isitifaya mecbur kaldığını padişaha hitaben yazdı. İttihatçılar buna ahali sözcüğünü de ilave ettirdiler. Böylece istifa gerekçesi ahali ve asker tarafından gelen teklife dönüştü. Bu sırada İttihatçilarin ünlü hatiplerinden Ömer Naci ve Ömer Seyfettin Babıali önünde toplanan kalabalığı çoşturuyor.Yaşasın Millet!.. Yaşasın İttihat ve Terakki! diye bağırtıyordu.

Kısa sürede İstanbul İttihatçıların denetimine geçti. Padişah V. Mehmet (Reşad) İttihatçıların isteği üzerine Mahmut Şevket Paşa'yı kabineyi kurmakla görevlendirdi. Böylece iktidar tekrar ittihatçılara geçti. Aynı gece Cemal Paşa İstanbul muhafızlığını, Azmi Bey polis müdürlüğünü ve Halil Kut merkez kumandanlığını ele geçirdiler. Talat Paşa dahiliye nazırı vekili unvanını kullanarak vilayetlere çektiği telgrafta Kamil Paşa hükümetinin, Edirne vilayetini tamamen ve Ege adalarını kısmen düşmana bıraktığını ve bu kararını sorumsuz bir meclise tasdik ettirdiğini kaydediyor ve bu nedenle milli galeyan sonucu devrildiğini bildiriyordu.

Kurulan yeni hükümet Ali Kemal ve Rıza Nur gibi muhalifleri tutukladı. Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Maliye Nazırı Abdurrahman Bey ve Dahiliye Nazırı Reşid Bey ülke dışına çıkarıldılar.Savaşa girmek ve savaşı beceriksizce yönetmek gerekçesiyle Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa kabineleri aleyhine soruşturma açıldı.

Darbe cephede pek değişikliğe neden olmadı. 30 Mayıs 1913 günlü Londra Antlaşması'yla Edirne Bulgaristan'a geçti.Ağır barış koşulları kabul edildi.

Babıali Baskını İttihatçıların muhalefeti sindirerek ülkeyi fiilen tek parti yönetimine sokmalarına neden olan olaydır. Kaba kuvvet kullanarak iktidarı ele geçirme yöntemlerinin tarihteki kalıcı bir örneğidir.

 

Osmanlı Arması




31 Mart İsyanı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

(31 Mart Ayaklanması sayfasından yönlendirildi)
Git ve: kullan, ara
Bu maddenin referansları veya kaynakları belirtilmemiştir.
Uygun şekilde referanslarını veya kaynaklarını belirterek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz.

31 Mart İsyanı (-Vakası, -Ayaklanması) II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'da yönetime karşı girişilen büyük bir ayaklanma. Rumi takvimle 31 Mart 1325'te (13 Nisan 1909) çıktığı için bu adla anılmıştır.

Meşrutiyetçi hareketin en güçlü kanadı olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin iktidarı tam olarak geçiremeyerek dolaylı bir denetim kurması, politik istikrarsızlığa yol açmış, halk arasında da yaygın çalkantılar doğurmuştu. Bu koşullar bütün muhalefet gruplarının kısa sürede İttihat ve Terakki'ye karşı birleşmelerine zemin hazırladı. Politik istikrarsızlık ve çatışmalar, İttihat ve Terakki'ye muhalefet eden tanınmış gazetecilerin öldürülmesiyle daha da şiddetlendi.

Derviş Vahdeti'nin yayımladığı ve yer yer Prens Sabaheddin'in ademimerkeziyetçi görüşlerine de yer veren Volkan gazetesi, İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti'nin yayın organı durumuna geldikten sonra özellikle din adamları ve İttihat ve Terakki'nin uygulamalarından zarar gören alaylı subaylar üzerinde etkili oldu.

12 Nisan13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler. Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti.

Ayaklanma Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu. O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler. Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi. Bu arada ayaklanmacılar İttihatçı subaylarla mebusları buldukları yerde öldürüyorlardı. Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, II. Abdülhamid yeniden duruma egemen oldu. Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderliği elde edemedi.

İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3. Ordu'yu harekete geçirdi. Böylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kuruldu.Ayaklanmacılar 23 Nisan24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı.

Ayaklanmaın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri Divan-ı Harp'te yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar. Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı. Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesini, yerine V. Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasıydı.Ayrıca II. Abdülhamid'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü. Divanıharp II. Abdülhamid'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi.

1912'ye kadar Selanik'te ikamet eden Abdülhamit daha sonra Beylerbeyi Sarayı'na getirilecek ve 1916'deki ölümüne kadar burada "kafes hayatı" sürdürmek zorunda kalacaktı.

Patrona Halil İsyanı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Patrona Halil İsyanının Fransız ressam Jean Baptiste Vanmour tarafından yapılmış resmi
Patrona Halil İsyanının Fransız ressam Jean Baptiste Vanmour tarafından yapılmış resmi

Patrona Halil İsyanı, Osmanlı Devleti'ndeki Lale Devri'nin sonunu getiren ayaklanmadır. Ayaklanmanın sebebi, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın açtığı zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan, bu yapılanları israf olarak gören bir kitle oluşmuş olmasıdır.

Tepkili topluluk, İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine harekete geçmiş, camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlamıştır. Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmiştir. 17. Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona Halil ve yandaşları 25 Eylül 1730'da ayaklanmayı başlatmışlar ancak halkın onlara katılmaması endişesiyle bu girişimlerinden vazgeçmişlerdir.

İsyancılar üç gün sonra Bayezid Camii'nin Kaşıkçılar kapısı tarafından yürüyüşe geçerek ayaklanmayı resmen başlattılar. Esnafı da dükkanlarını kapatarak kendilerine katılmaya ikna eden isyancılar, hapishaneleri boşalttılar ve yeniçerilerden de yardım gördüler. Yeniçeri ağalarından Hasan Paşa onlara karşı harekete geçtiyse de başarılı olamadı.

Bu gelişmeler üzerine Sultan III. Ahmet isyancıların ne istediklerinin sorulmasını istedi. İsyancılar, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 37 kişinin kendilerine teslim edilmesini istediler. Lale Devrinin önemli kişilerinden olan Damat İbrahim Paşa ve bazı devlet adamları idam edilerek isyancılara teslim edildi. İsyan sırasında şehir tahrip edildi. İsyancılar Sadabad Köşkü'nü yaktılar. Ayrıca Divan şairlerinden Nedim de isyan sırasında öldü.

Patrona Halil ve diğer isyancı başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan III. Ahmet'in tahtan indirilmesini istedi. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi durumunda tahttan çekileceğini bildiren Sultan III. Ahmet, 1 Ekim 1730'da Osmanlı tahtını Şehzade Mahmut'a bıraktı.

Vaka-i Vakvakiye

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

Yeniçerilerin saray görevlilerini çınar ağacına asması sonucu meydana gelen vaka. Doğu mitolojisinde meyvası insan olan ağaca vakvak ağacı dendiği için bu olay vaka-i vakvakiye diye anılır.

Buçuktepe İsyanı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara
Bu sayfanın Vikipedi standartlarına ulaşabilmesi için
düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu madde Mart 2007 tarihinden beri etiketli olarak durmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Sultan II. Mahmud döneminde yeniçeriler tarafından, maaşlarını protesto etmek amacıyla başlatılan bir ayaklanma şeklinde ifade edilebilir.

Ekonomide, yükselen enflasyona karşı denge işlevi görecek mali katalizörlerin bulunmaması sebebiyle, yapılan tağşişin, esnaf ve yeniçerilerin alım gücünde ciddi bir düşüşe sebep olduğu ifade edilmektedir.

Tağşiş edilerek akçenin değerinin düşürülmesinin ardından maaşları günlük 3 akçeye gerileyen yeniçeriler, Edirne'de bir tepeyi işgal ederek bu yeni duruma karşı protestolar ile tepkilerini göstermişler ve maaşlarının tekrardan düzeltilmesi taleplerini dile getirmişlerdir.

Sonunda yeniçerilerin protestoları sonuç vermiş ve maaşları günlük 3 akçeden 3,5 akçeye yükseltilmiştir. O günden sonra Edirne'de protestoların yapıldığı tepenin ismi "Buçuktepe"; vakanın ismi ise "Buçuktepe İsyanı" olarak adlandırılmıştır.

Konuyla ilgili detaylı bilgi, Şevket Pamuk'un "Osmanlı ve Diğer Kentlerde Beşyüz Yıllık Fiyatlar ve Ücretler, 1469-1998" isimli yapıtı ile bu kitaptan özetlediği bilgileri okuyucularına sunan Prof. Emre Kongar'ın "Tarihimizle Yüzleşmek" isimli yapıtından edinilebilir

Kabakçı Mustafa İsyanı

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

Kabakçı Mustafa’nın Mayıs 1807 tarihinde, liderliğini yaptığı isyanın sonunda III. Selim tahttan indirilerek yerine IV. Mustafa geçirilmiştir.

 

Sırp İsyanları

Vikipedi, özgür ansiklopedi

 
Git ve: kullan, ara

Napolyon ile Çar, Osmanlı topraklarını paylaşmak için çalıştıkları sıralarda, Osmanlı Devleti, zamanla bünyesinde oluşan değişiklikler sebebiyle parçalanmaya müsait bir duruma gelmişti. Parçalanmanın ilk büyük ve önemli hareketi, III. Selim döneminde başlayan ve II. Mahmut zamanında gelişerek muhtar ve prenslik kurulmasıyla son bulan Sırp isyanlarıdır.

Konu başlıkları

[gizle]

18. yüzyıl'da Sırp isyanları [değiştir]

18. yüzyılın sonlarına doğru, gerek yabancı devletlerin SırplarOsmanlı Devleti aleyhine tahriklerinin artması ve gerekse Osmanlı yönetiminin bozulması sonucu Sırbistan'da karışıklıklar ve isyan hareketleri başladı.ds

Destekleyen Devletler [değiştir]

Sırplar'ın Osmanlı Devleti aleyhine tahrik eden devletlerin başında Rusya ve Avusturya geliyordu. Ayrıca, 18. yüzyılın sonlarında, 1789 Fransız İhtilali'nin getirdiği fikir akımları da Sırplar'ı Osmanlı Devleti aleyhine harekete sevk etti. Bütün bu etkilere, Belgrad'da Sırplar'a yapılan yeniçeri zulmü de eklenince, Sırp isyanı için uygun ortam olgunlaşmış oldu.

19. yüzyıl [değiştir]

4 Şubat 1804'de yeniçerilere karşı başlatılan Sırp İsyanı'nın ana sebebi bağımsızlık elde etmekti. Sırplar'ın diğer gayesi de Bosna-Hersek'teki Hristiyanları Sırp İhtilali'ne katılmaları için ayaklandırmak ve böylece Karadağ ile birleşip büyük bir Sırbistan kurmaktı. Bu düşünce zaman zaman Avusturya ve zaman zaman da Rusya tarafından teşvik ve destek gördü. Daha sonra Osmanlı Devleti'nden kopanlan tavizler ve özellikle genel af ilanı; Sırplar tarafından muhtar ve hatta bağımsız bir Sırp Devleti kurulmasının zamanı geldiği şeklinde değerlendirildi.

Kara Yorgi ve Skupçina ve Baş Knez Olması [değiştir]

Bu düşüncenin sonucu olarak yapılan Sırp tekliflerinin Osmanlı Devleti tarafından reddedilmesi üzerine, isyancıların lideri Kara Yorgi, Sırp Millet Meclisi'ni (Skupçina) topladı. Skupçina, Kara Yorgi'yi Baş Knez seçerek Sırbistan'ın istiklalini sağlayıncaya kadar Osmanlı Devleti ile savaşmaya karar verdi.

Rusların Eflak ve Boğdana girmesi [değiştir]

Bu sıralarda Ruslar, Eflak ve Boğdan'a girdiler ve 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı de başladı. Çar, Sırp asilerine, Türklere karşı beraber savaşmak için anlaşma teklifinde bulundu. Bu teklifin kabul edilmesi ve Rusya'nın Sırp asilerine yardımı ile isyanların yeni bir safhası da başlamış oldu.

Bosnaya Hücumları [değiştir]

Sırp asileri, Ruslardan gördükleri destek ve teşvikler sonucu, Bosna'ya hücum ettiler. Drina Nehri'ni geçen Sırplar; Bosna'ya ait Yadar, Rodiyavana ve daha birkaç nahiyeyi aldılar ve hatta Kuzey Bosna'da bulunan Böğürdelen Kalesi'ni zapt ederek halkını kılıçtan geçirdiler. Böğürdelen katliamından sonra, Drina bölgesinde bulunan daha birkaç Bosna arazisi ve halkı Sırp asilerinin hücum, yağma ve baskısına maruz kaldı.

Bosnaya müslümanların ilticası [değiştir]

Bu olaylar sonucu, Karadağ ve Sırbistan'da yaşayan çok sayıda Müslüman, Bosna'ya iltica etmek zorunda kaldı. Ancak tüm bu gelişmelere ve saldırılara rağmen Bosna halkı, Bosna'yı korumak için saldırılara karşı koydu ve mücadelesini sürdürdü. Hatta, Banyaluka ve civarında Sırplar lehine reaya tarafından başlatılan bazı ayaklanmaları da bastırdı.

Bosnalıların Uyanması ve Savaş Hazırlıkları [değiştir]

Sırplar'ın ve Kara Yorgi'nin gerçek amacını başlangıçta anlayamayan Bosnalılar, bu amacı kısa sürede fark ettiler ve Sırp saldırılarına karşı genel bir harp hazırlığına başladılar.

1807 yılında kaptanlar, beyler ve diğer Bosna ileri gelenleri eyaletin merkezi olan Travnik'te toplanarak Vali Mehmet Hüsrev Paşa'ya Bosna'yı ve dinlerini ölünceye kadar savunacaklarına dair söz verdiler. Toplantı ve alınan kararlardan sonra, ihmal edilen kalelerin tahkimatına başlandı. Hudut bölgelerinde zarar gören halka, mal ve canlarının güvenliğini korumaları için silah dağıtıldı.

Sırbistan'a karşı hazırlıklar devam ederken 1808 yılında Sırplar, Bosna'daki Ortodoks reayı ayaklandırmak için teşebbüse geçtiler ve bunda sınırlı da olsa muvaffak oldular. Özellikle Gradikça halkının ayaklanmaya katılmaları bütün Sava Nehri boyunca birçok Hristiyan halkın da bu ayaklanmaya katılmasına sebep oldu. Bosna beyleri bu isyanları yer yer bastırmaya muvaffak oldular.

Ruslarla Harp ve Sırbistanın Saldırıları ve Osmanlının ricatı [değiştir]

1809 yılı baharında Ruslarla harp yeniden başlayınca, Sırplar; Karadağlılarda birlikte Bosna-Hersek'te taarruza geçtiler. Kara Yorgi, 1806 yılında olduğu gibi, bu defa da Karadağ ile birleşmek ümidiyle Yenipazar istikametinde hücumlarını artırdı. Gladniça'yı ve Bosna'dan Rumeli'ye giden yolların kavşak noktası olan Senice'yi ele geçirdi. Bosna halkı ve beyleri, Sırp saldırılarına karşı mücadelelere devam ederken, Osmanlı Devleti, Niş'te bulunan Serasker Hurşid Paşa'yı Sırp problemini çözmek için görevlendirdi. Bosna Valisi İbrahim Hilmi Paşa ve 30.000 kişilik Bosna Ordusu (Ordunun dörtte birini Hristiyan reaya teşkil ediyordu.) ile Niş'ten hareket eden Serasker Hurşid Paşa, koordineli olarak Sirbistan'a hücuma geçtiler. Bosna ve Osmanlı birlikleri, 10 Temmuz 1810'da Drina'yı geçti ve Belgrad üzerine yürüdü. Ancak, Rusların Sırplar'a yardımı sebebiyle Belgrad ele geçirilemedi. Hurşid Paşa geri çekilmeye mecbur kaldı. 1810 yılı Kasım ayma kadar devam eden bu savaşlar, kış mevsiminin yaklaşması sebebiyle nihayet buldu. 1810-1811 yılını her iki taraf hazırlıkla geçirdi. Bu gelişmeler ve Ruslar'dan gelen yardım ve destekler, tüm Sırbistan'ın bir idare altında birleştirilmesi ümidini uyandırdı. Karadağ'da Sırplara katıldı. Kara Yorgi, Napolyon ile mektuplaşmaya başladı ve ona Avusturya'daki bütün Sırplar'ı da isyan ettirmeyi vaat etti. Avusturya ise. buna muhalefet gösterdi.

Sırbistan sorunu, giderek Rusya ve Avusturya arasında bir anlaşmazlık konusu halini almaya başladı. Kara Yorgi, gelişen durumdan da istifade ederek Aralık 1808'de kendisini bütün Sırpların başkanı ilan ettirdi ve verasete dayanan Sırp monarşisini kurdu. Avusturya Başbakanı Metternich, doğmakta olan Sırbistan hakkında şunları söyledi: "Doğmakta olan Sırbistan, Rusya ile Avusturya arasında bir oyuncaktan başka bir şey değildir. Böyle olmaktan ise Sırbistan'ın Türkler'de kalması daha hayırlıdır." Görüldüğü gibi Avusturya, bölgenin Rusya'nın kontrolü altına girmesine karşıdır. Belgrad'taki Rus temsilcisinin düşüncesine göre de: "Büyük devletler yanında Sırbistan Umman'da bir katre" idi.

Bükreş Anlaşması [değiştir]

Ruslar, 1812 Bükreş Antlaşmasına kadar Sırplarla işbirliği yapmaya devam ettiler ve antlaşma metnine Sırbistan'ın muhtariyeti hakkında yoruma açık bir de madde koydurttular. Bükreş'te Antlaşmasında yer alan ve Sırplar'a bazı imtiyazlar verilmesini öngören bu gelişme, önemli bir yenilik idi ve uluslararası bir vesikada ilk defa yeralıyordu. Rusya, bununla müteakip safhalarda yapacağı müdahaleler için hukuki gerekçe hazırlanmış oluyordu. Bahse konu antlaşmanın sekizinci maddesi Sırbistan ile ilgili olup Sırbistan’a; içişlerine serbesti kazandırmakta; sorunların Osmanlı Devleti ile karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülmesini öngörmekte ve kapalı da olsa muhtariyete varan bir bağımsızlık getirmekte idi.

Sırplar, Bükreş Antlaşmasının kendilerine sağladığı imkanlarla yetinmediler ve tepki gösterdiler. Diğer bir ifade ile Kara Yorgi'nin liderliğinde bağımsız olmalarını istediler. Bu istekler ve gelişmeler, Osmanlı Devleti'nin Sırbistan'a müdahalesini gerektirdi. Osmanlı kuvvetlerine yenilen Kara Yorgi, Sırbistan'ı terk etti ve Avusturya'ya sığındı.

Viyana Kongresi [değiştir]

Sırplar daha sonra toplanan Viyana Kongresi'ne bir heyet gönderdiler ve Avrupa Devletleri'nin lehlerine müdahalelerini istediler. Avusturya, muhtar veya bağımsız bir Sırbistan'ın kullanılması inisiyatifini Ruslar'a kaptırdığı için konuya muhalif oldu ve Sırpların istediği sonuç da bu sebeple alınamadı.

Yeniden Sırp İsyanı [değiştir]

Viyana Kongresi'nden bir sonuç alamayan Sırplar, tekrar isyan ettiler ve hareketleri Ruslar tarafından desteklendi. Rusya ile yeni bir savaş istemeyen ve bölgeye yönelik muhtemel bir Rus müdahalesine engel olmak isteyen Osmanlı Devleti, Miloş Obrenoviç'i Baş Knez tanıdı ve Sırplar'a bazı imtiyazlar verilmesini kabul etti. Buna göre; halk tarafından seçilecek on iki knez, diğer knezleri seçecekler; adaleti sağlayacaklar ve vergi toplayacaklardı. Ayrıca kilise ve okullar için de geniş ölçüde haklar tanındı.

Sırbistan'a imtiyazlı bir prenslik verilmesi [değiştir]

Sırp İsyanı, Osmanlı Devleti'nin içerden parçalanma ve dağılmaya başlaması; devletin kendi tebaasından bir topluluğa karşı ilk defa olarak mücadeleyi terk etmesi ve onun isteklerini kabul etmek zorunda kalması; hepsinden önemlisi Sırbistan'ın imtiyazlı bir prenslik durumuna gelmesi ve devletin bunu resmen tanıması, Osmanlı Devleti için adeta bir dönüm noktası teşkil etti.

Sırbistan'a Bağımsızlık Verilmesinin Etkileri [değiştir]

Sırplar'ın bu durumu ve elde ettikleri sonuçlar; diğer Hristiyan reaya için Osmanlı Devleti aleyhine kötü örnek teşkil etti ve Sırbistan'ın bağımsızlık hareketi; özellikle Yunan bağımsızlık hareketini tahrik etti. Bu gelişmeler, bağımsız Yunan Devleti'nin kuruluşunu çabuklaştırdı ve 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile Yunanlılar bağımsızlıklarını elde ettiler. Bağımsız bir Yunan Devleti'nin kuruluşu, Osmanlı Devleti'nin dağılmasının da başlang

DUYURULAR
 
TÜRKİYE'NİN EN İYİ ÖDEV ARAŞTIRMA PORTALI www.odevarastir.tr.gg 1 YAŞINDA......
 
Bugün 9 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol